Bugün öylesine bir metin yazmak geldi içimden. Şu an okul tatil ve ben zamanımın
çoğunu sanal ortamda geçiriyorum. Gerçeklik beni her zaman yıpratmıştır zaten.
Düşünmek, hayata gülen gözlerle bakmak güzeldir. Bilirsiniz, hani şu yaşanması
zor hayat. Çoğu kez bu hayata hiç bitmeyen bir ara vermenin yollarını
aramışımdır. Fakat iyi ya da kötü beni engelleyecek bir sebep bulmuşumdur her
zaman.
Düşüncelerime dalıp gidiyorum. Evet! Onu düşünüyorum. Belki gerçekten
seviyorum, belki de sevdiğimi zannediyorum. Bilemiyorum, belki de bir eksiğimi doldurmak
için ona güveniyorum. Yoksa bu hayat, bu dünya nasıl yaşanabilir olabilir. Her
insanın bir sebebi vardır yaşamak için. Benim yaşama sebebim de o idi işte.
Her ne olursa olsun onu düşünmeden yapamıyordum. Yüzünün hayali hep
karşımdaydı. O güzel elâ gözleri... Aslında o aradığım kişiydi. Belki de
değildi. O gün (ilk dönemin karne günü) onu okulda ilk gördüğümde dizlerimin
titrediğini hissettim. Bana bakıp gülümserken, ben yere düşmemek için merdivenin
trabzanlarına tutundum. İşte o gün ona tekrar aşık oldum. Şimdi hatırladım da o
büyülü okul merdivenleri hep o var diye güzelmiş. Bahçedeki voleybol sahası,
köşedeki dürümcü, az ilerdeki market ve Barış Manço Caddesi hep o orda diye, hep o
ordan geçti diye büyülermiş beni.
Karneler verilmek için herkes sınıflarına çekildiğinde içimi tuhaf bir heyecan
kapladı. Adeta yerimde duramıyor onunla biran önce konuşmak için çılgına
dönüyordum. Etrafımdaki insanlar sanırım benim bir karne için bu kadar
heyecanladığımı düşünüp birbirlerine ne kadar deli olduğumu anlatmışlardır.
Sınıflarımızı ayıran duvara o gün kafa atmıştım. O gün sinir olmuştum
eğitimdeki bölüm ayrımına. Ve ilk defa o gün isyan etmiştim okul hayatına.
Karneyi alınca hemen dışarıya fırladım. Koridorda yakalayıp konuşmaya
başladım onunla. Sesi hâlâ kulaklarımda. Zaten onu özel yapan benimle konuşurkenki
ses tonuydu. Beni gerçekten anlayan, bunalım zamanlarımda hayata döndüren iki çift
elâ göz ve işte o ses tonuydu. Ama o gün o koridorda o gözler ve o ses beni adeta
idam sehpasına atmıştı. Yine yapacağını yapmıştı bana.
Eve geldiğimde hiçbir şey düşünemez haldeydim. Onu arayıp konuşmak istedim,
beceremedim. Çünkü yine aynı şeyleri yapacağından korktum. Oysaki onu ne kadar
kıskandığımı biliyordu. Ona kendimi anlatamamıştım sanırım.
Artık zamanı geldi diye düşünüyorum. Yani artık birine bağlı kalmayacağım.
Hem neden bağlanıyım ki. Bunun için bir sebep yoktu. Beni gerçekten seven biri yoktu.
Sonunda karara vardım. Artık herşey daha farklı olacaktı...
31 Ocak 2000 Pazartesi 00:15